• https://www.facebook.com/Viran%C5%9Fehir-Bizim-Gazete-1269353489770245
  • https://api.whatsapp.com/send?phone=05336770791
  • https://twitter.com/bizimgazete63
  • https://z-p15.www.instagram.com/viransehirbizimgazete63/
  • https://www.youtube.com/channel/UC_BshBmcwBr1dd-R9Obx0ag
Üyelik Girişi
TAZİYELER

TAZİYELER:



 

 

Nöbetçi Eczaneler

Perşembe


 

  

Cuma

 

 

Cumartesi

 

 

Pazar

 

 

Pazartesi

 

 

Salı

 

 

Çarşamba


 


Nöbetçi Eczane Listesi Kaynağı: Ş.Urfa Eczacılar Odası
Takvim
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi7
Bugün Toplam284
Toplam Ziyaret13080469
Eyyüp AZLAL
eyyupazlal@hotmail.com
Yaşamak; Bir Ağaç Gibi Hür Bir Orman Kadar Gür
06/06/2013

-“Şair Mehmet Baş’a; Tabirsiz rüyalar kitabı vesilesiyle”-

         “Yırtık bir şemsiyenin altında” titriyor ruhumuz. “Haziran sarhoşları” ellerinde bira şişeleriyle zil zurna. Bir dava uğruna sarhoş olmuşlar.  Yaşamak istiyorlar bir ağaç gibi hür, ama bir orman kadar gür olamıyorlar. 

         Şiiri olmasaydı Mehmet Baş’ın  belki de Taksim Gezi Parkındaki olayları anlamıyor olacaktım. “Şehir çılgınca eğleniyor, ışıklar çılgınca yanıyordu.” Sarhoşlar, Taksim Gezi parkının her tarafını sarmıştı.  Ağır yaralı yüreğimle şaire çıkmıştı adım ve bu şehri terk ediyordum.  “Gidiyordum sesimin yankısının yitirdiği yere.”

         Neden bütün yolları Taksim’e çıkarıyor devlet baba. Haramileri görmek zorunda mıyım neden. Bu “Haramiler” sanırım “Hayat Bilgisi” dersinden kalmış bir kere. Kendi yaşam alanları daraldığı zamanlar ortaya çıkarlar ve başkalarının hayatını yaşanmaz hale getiriyorlar.

         İzninle Mehmet Baş. “Büyük ünlü uyumuna uymuyor bu hayatımız, özel isimlerden İsmet Özel’e dair bir anektod var burada. Hani İsmet Abi, “özgür” kelimesine özü gür olanların, asil insanların oluşturduğu bir kelimedir, diyordu. Nerde özgürlüğümüz nerde azâde tefekkürümüz.

         Geride bıraktığımız bunca düşünce ve tefekkürden sonra Mehmet Baş’ın “Bir Derdim Var” şiirinde “ağaç, orman ve şehir” fazlasıyla yer alıyor. Şiiri okuyalım:

Şehirler ne zaman kalbini bırakmış gitmiş taşlara

Ormanlar hangi kibritin alevine yenik düşmüş

Gürül gürül akan çeşmeler ne zaman kurumuş

Bir derdim var benim bir derdim sulardan yana

         Anlatma Mehmet Baş bana bunları.” Nehirler karaların damarı; dağlar, depremlerin vicdanlarıdır.” Ama biz her nehrin önünü kapatmış, ya şehir yapmışız ya da hes barajları. Etrafımızdaki birkaç ağaç kesilirken arslan kesilen kağıttan adamlar, ormanlar yok edilirken kendilerini yele veriyorlar. Bir ağaç için binlerce insan yürür ama ormanlar için bir tek insan yok.

         Bu olaylar, sesimizi çıkarmak adına güzel ama güzel olmayan tarafı daha baskın çıktı. Evet yeşilin yanındayız. Beyaz adamın kutusu gibi yapılan evler, betonarme duygular kemiriyor her bir yanımızı. Tokileşen kafalarımızı taşımıyor vücutlarımız. Ama ormanlar yok olup giderken “neredeydin sen” demez mi dilimiz. Peki neden “Hadi gel  diyorsun  Mehmet Ali Alabora. Bak denize tedbirsin gittin sonra nasıl oldun alabora….

         Ah Orhan baba, yak bir cigara!.. Şu haramiler ellerinde biralarla Valide Sultan Bezm-i Alem camisine giriyorlar. Belli ki hayatlarında ilk defa camiye giriyorlar. Bunlar sinema çocukları, belli. Belli ki anne babalarından ne Allah ne peygamber sevgisi almışlar. Bu manzarayı görünce “süpürdüm içimin kirlerini gözyaşı kadehine.”  “Kalbimin nasırını kanattı yine vakitsiz ölüm. Ah ölmeliydim de bu manzarayı görmemeliydim. Esed’in askeri kadar camide vahşileşiyorlar bunlar. Ve Esed’in askeri kadar kirli postallarıyla kutsal kitabımıza saldırıyorlar.

         Ah Mehmet Baş, senin şiirlerinden yoksun bu insanlar Ankara’da da meydandaydılar. Onlara neden okumadın “Emanet Gülüşler” şiirini. Bunların “düşünce limanında hayal gemileri battı.” Deli kolyeleri boyunlarında, güneşi taşlamaya gelmişler. Bunlar, masal da dinlememişler anneannelerinden. Çünkü bunlar huzur evine göndermişler nenelerini.

         En karalarını giymiş bir şekilde.  Adı Eylül olan genç kızları gördüm burada. “Türküm, doğruyum, çalışkanım” diye eline bayrak almış Kızılay’da. Beyaz Türklermiş meğer bunlar. Bayrağın âlını bilmez, hilâline ise düşman kesilirler bunlar. Saçları Akdeniz kokan bu kızları dersten çıkarıp polisin önüne atanlar, utanmayacak mı?  Bunlar cehennem bahçelerinde dolaşmayacak mı Mehmet Baş. Oysa kim korkar azaptan…

         Bütün şehirler yıkılırken dört bir yanımızda; Arakan’da Müslümanlar cayır cayır yanarken, Afganistan’da Suriye’de Filistin’de gencecik fidanlar toprağa düşerken, anneler ve kucağındaki bebekler kimyasal gazlarla yok edilirken bu beyaz Türkler nedense seslerini çıkarmıyorlar. Gezi parkındaki ağaçlar üzerinden yeri göğü inletiyorlar.

         Bunlar ellerinde tencere tavalarla geziyorlar Mehmet Baş. Neden mi diyeceksin maviliğimizi yitirelim diye. Mavi Marmara davamızdan vazgeçelim diye. Yahudilerin oyuncağı gibi topaç oyuncağı olalım diye.  Ve bizi oyalıyorlar. Bunu bilen bir büyüğümüz demedi mi bu süreçte İsrail’le iyi geçinmemiz lazım. Daha bunu ne zaman anlayacağız. 

         Ah Mehmet Baş!  Hala ulu Çınarlar besliyor kalbimizi.  Biz, bir çok imtihanı başarıyla geçtik. Şimdi de Müslümanların “Sekülerizmle İmtihanı” var.



3229 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Halepte Zaman - 15/02/2013
Halepte Zaman
Urfa'da zaman ve mekan - 08/02/2013
Urfa'da zaman ve mekan
Bursada Zaman - 08/02/2013
Bursada Zaman
Urfa'dan Nabi Geçti - 15/12/2012
Urfa'dan Nabi Geçti
Hepimizin Küçük bir Amerikası Var... - 06/05/2012
Hepimizin Küçük bir Amerikası Var...
Ne Zaman Kibar Olacağız - 16/04/2012
Ne Zaman Kibar Olacağız
Teşekkürler Pegasus - 03/03/2012
Teşekkürler Pegasus
VİRANŞEHİRE SAĞLIK YÜKSEK OKULU - 19/02/2012
VİRANŞEHİRE SAĞLIK YÜKSEK OKULU
Uçurtmayı Vurmasınlar Gap Havaalanında - 16/02/2012
Uçurtmayı Vurmasınlar Gap Havaalanında
 Devamı
RESMİ İLANLAR
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar38.666238.8212
Euro43.398443.5723
Hava Durumu
Saat
Site Haritası