İman ve İslam birbirinden farklı anlamlar taşır. İslam teslim olmak iman ise inanmak ve tasdik etmek demektir her teslim olan tasdik etmiş anlamına gelmez. Her mü’min Müslümandır fakat her Müslüman mü’min değildir. Bu mesele akaitle ilgili bir meseledir ve mutlaka bilinmesi şarttır. Ama günümüzde ilmihale verilen değer akaide verilmediğinden saf ve temiz inançlar resmen çatırdıyor. Neden ise bilgisizlik. Çalışan erkek ve kadınlar rızık telâşı ile ev hanımları ev işleri ve çocuk büyütme ile uğraşmaktan bilgilenmeye vakit ayıramıyor.

     Yanlış itikatları lanse etmeye çalışanlara da tabi gün doğuyor. Karınca kararınca uyarmaya çalışanlar nedense yeriliyor. Örneğin şu şu kişilerin itikatları bozuk ve yanlış şeyler söylüyorlar deyince niye isim veriyorsunuz yanlışlıkları söyleyin yeter deniyor. Fakat dikkat edilirse örnekler daha akılda kalıyor dost kim düşman kim anlaşılıyor. Ama nedense birçok konuda olduğu gibi bu konuda da suçu işleyen değil de suç işledi diyen suçlanıyor. İşte bir gurup insanın! Hoşuna gitmese de; isim vermekte fayda var Yaşar Nuri Öztürk gibi bazı ilahiyatçılar ilmihal ve akait meselelerinde; ameldeki dört hak mezhep ve batıl mezhep Şia gibi, ayrıca itikattaki iki mezhep ve dışında kalan on iki batıl mezheplerinde görüşlerini alıp hepsini birbirine karıştırarak konuşuyorlar. Tabi ilahiyatçıların hepsi böyle değil içlerinde gerçekten çok saygı değer işinin ehli ve insanlığa fayda veren eserler bırakanlar da var mesela Prf. Dr. İbrahim Canan bunlardan sadece biri Allah sayılarını arttırsın. Tabikî her mesleğin hakkını veren olduğu gibi su-i istimal edenlerde var buda kıyamet alametlerinden biri; emanetin zayi olması ve işlerin ehline verilmemesi vs.

     Rabbimiz ayet-i kerimesinde kuranı biz indirdik koruyacak olanda biziz buyuruyor bu ayet gereğince kuran-ı kerimin hiçbir ayetini ve harfini hiç kimse değiştiremeyecek. Ama yorum konusunda oynamalar oluyor o yüzden halk “kime uyacağımızı şaşırdık herkes bişey konuşuyor” diyor. Aslında doğrular değiştirilemez yanlışları da vicdan kabul etmez. Peygamberimiz (s.a.v)bir fetva aldığınız zaman kalbinize danışın kalbiniz razı oluyorsa yapın olmuyorsa yapmayın” buyuruyor. Yine başka bir hadis-i şerifte “öyle bir zaman gelecek ki insanlar kuranı kerimi çok güzel okuyacaklar ama boğazlarından aşağı inmeyecek ve okun yaydan çıktığı gibi İslam’dan çıkacaklar.” O insanların durumuna düşmemek içinde reçeteler sunuyor ”ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak ve bir fırka cennete girecek bunlar kimlerdir ya Resulullah diye sahabeler sorunca benim ve sahabelerimin yolundan gidenlerdir” buyurdu. Bu yolun yolcularına ehlisünnet ve’l cemaat denir. Her mü’minin gittiği yol bu yoldur başka yol yoktur. Aramaya kalkan da hadisi şerif uyarınca yetmiş iki fırkanın içine girer. Ama şöyle kendi çevremizde küçük bir anket yapacak olsak kaç kişi itikatta mezhep olduğunu bilir veya mezhebinin adını bilir….Durum cidden korkunç hep eğitim seviyesinin düşüklüğünden bahsedilir bunun önemi anlatılır bu fani dünyada Türkiye’nin ekolojik durumu veya sayıların kare kökleri bilinmese de cennete girilebilir ama itikat zayıfsa cennete girilmesi muallaktır. Bu yüzden öncelik sırası her daim akait (inanç ilmi) ve ilmihal olmalıdır dünyevi ilimlerde bilinmelidir ama ikinci plandadır. Fi emanillah.