İmandan sonra Salih amel işlemek Kur’ân-i Kerim’in defaatla  zikrettiği en önemli husustur. “Andolsun zamana ki insan geçekten ziyan içindedir.Ancak iman edip de Salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler başka(onlar ziyanda değillerdir.)(Asr,1-3)  Asr suresinde vurgulanan da budur ki, İmam Şafii (r.a.) şayet Kur’ân’ın yerine bu sure tek inseydi  din-i hükümleri, çıkarmaya  kâfi gelir, demişti.

         Salih amel kapsamına namaz, oruç ,hac girdiği gibi iyilikleri emretmek kötülüklerden sakındırmak, sulh, barış ve insanların arasını bulmakta bu  minvalde incelenir. Toplumda emr-i bi-l Ma’ruf ve Nehy-i a’ni-l Münker yani iyilikleri emretmek kötülüklerden sakındırmak, toplumu ayakta tutan, düsturların başında gelir. Ara bulma ve sulh sağlama da  bu düsturun bir tazahürüdür.

          Sosyal bir varlık olan insan cemiyyet halinde yaşar. Günlük hayattan kaynaklanan sıkıntı v.b. için insanların arası bozulablir, istenilmeyen söz ve hareketler sarf edilmiş olabilir.Önemli olan, o sorun büyümeden, önüne geçilerek ortadan kaldırılmış olmasıdır. Bu da İnanan her insanın görevidir. Bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın,  düşüncesini İslam asla ve asla tasvib etmez. Mümin  İnananların her türlü sıkıntısını, kendi izdirabı gibi bilmediği müddetçe, iman ve İslam davasında ciddi olduğu iddiası kabül edilmez. “Hiç biriniz kendisi için istediğini (mümin) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olmaz.

       Arayı bulma husussunda, toplum olarak fert olarak hepimize düşen görevler mevcuttur. İnananlar aile, akraba, komşu, köy ve mahallelerinde  kısacası çevrelerinde vuku bulan anlaşmazlıkları derhal gidermeye çalışmalıdırlar. İnsanların arasını bulmaya çalışarak barış, huzur ve sükunun yerleşmesi için çaba harcamak, Dinimizin emri aynı zamanda da insan-i bir  görevimizdir.