Toplumun huzur ve saadeti  bireylerin, helal ve haram bilincine riayet etmelerine bağlıdır.  İslam’ın helal dairesi, her türlü insan ihtiyaçlarını karşılayacak genişlikte olup insanı  saadet yurduna  kavuştururken; haramlar  ise insanı maddi ve manevi  bir çok çıkmaza sürüklemektedir. İşlenen her günah sahibinin  manevi dünyasını yaralarken işlenen hayırlar da ruh ve gönül bağını güçlendirmektedir. Haramlardan sakınma müminin birincil görevidir.

           Takva sahibi ama saf bir gencin başından geçenlere bir göz atalım. Bu genç zamanın en büyük aliminin ders halkasına , ilimde epey bir merhale kazanıncaya kadar  devam etti. İcazetlerinin  verildiği günde , Alim, onlara  şu tavsiyeyi yaptı; “ Evlatlarım! insanlara yük olmayınız.Çünkü başkalarının eline bakan alimin,  mehabet ve mahviyeti kalmaz. Her biriniz mutlak surette babasının mesleğini edinsin ve geçimini bu şekilde temin etsin. Ve mesleğinizde  haramlardan sakınarak takvayı elde etmeye çalışsın.”

           Genç eve geldikten sonra  ilk işi, babasının işini  öğrenmek oldu ve anasına her gün bunu sordu. Anası, oğlum baban yıllar önce Allah’ın rahmetine kavuştu ne yapacaksın babanın mesleğini dediyse de çocuğun merakı dinmedi ve ha bira babasının ne yaptığını soruyordu. .Anası  hoşlanmasa da oğlunun ısrarlı soruları üzerine dedi ki oğlum baban hırsızdı, dedi.  Ana!  hocamız, bize her biriniz babasının mesleğini edinsin ve bunda da takvalı olunsun demişti ondan öğrenmek istedim. Anası ay oğlum! Allah senin hayrını versin hiç hırsızlıkta takva olur mu? Dedi. Lakin genç saf olacak ki hayır ana bu bana hocamın vasiyetidir dedi.

          Ertesi gün hırsızlığın nasıl ne zaman yapıldığını öğrenmeye çalışarak bunu iş edineceğine karar  verdi. Yatsı namazından sonra ortalık tenhalaşınca   babasının işini yapmaya  başladı. Komşusunun evine gireceği sırada hocasının komşularınıza kötülük yapmayın komşular hakkında Allah’tan korkunuz tavsiyesini hatırlayınca derhal geri adım atarak vaz geçti. Sonraki eve gireceği sırada da durakladı ve bu da yetimlerin  evidir. Hocamız yetim malı da haramdır ve ondan bizi şiddetle kaçındırdı bunu da soymam doğru olmaz dedi.

         Araması zengin bir köşkün kapısına dayanıncaya kadar sürdü. Köşkün bekçisi olmayınca derhal çeşitli aletlerle kapıyı açarak içeri girdi. Geniş ve bir çok odalı salonlardan geçerek kasaların olduğu bölmelere vardı. İçinde altın , gümüş ve mücevherlerin saklandığı kasaları açtı, bir ara almayı düşündü ise de sonradan bu malların zekatları herhalde çıkarılmamıştır. İçinde zekatı ayrılmamış fakirlerin hakkını almam takvaya yakışmaz dedi ve derhal defter kayıtlarını hesaplamaya çalıştı. Gecenin karanlığında hırsızlık için gittiği evde bir lamba yaktı. Güçlü matematik bilgisiyle  çok ince hesaplardan sonra zekat miktarını bir köşeye ayırdı. Ama vakit sabah olmuştu: Kendi kendine namazı vaktinde kılmak takva olandır dedi ve evde abdestini aldı ve namaz için ikamet getirince ev sahibi uyandı. Ev sahibi yanan ışığı , açık kasalarını görünce dehşete kapıldı. Karısına bu evde ne oluyor dedi karısı da Vallahi bilmiyorum dedi. İkisi de birlikte gencin yanına  gittiler ve ne oluyor bu evde  sende kimsin ne arıyorsun evimizde?  diye sorunca, genç, önce namaz kılalım sonra konuşuruz dedi.

      Genç ev sahibine derhal abdest almasını ve önde namaz kılmanın ev sahibi olmasıyla imamlığın onun hakkı olduğunu hatırlattı. Ev sahibi silahlı olmasından korktuğu için derhal istenenleri yaptı . Namazdan sonra ev sahibi gence dönerek şunu sordu. Sen kimsin ve burada ne arıyorsun ve bu kayıtlarımdan sana ne?  Deyince genç altı yıldan beri ödemediğin zekatı hesaplıyorum ve zekatlarını