"Biz bu işe Bismillah diyerek girdik ve dedik ki hiç bir mevki makam Allah'ın emrinden üstün olamaz.Bu inancımızdan dolayı hangi makam için olursa olsun örtümden vazgeçemem.Allah yolundan cayarak bir makama talip olmaktan yine Ona sığınırım.Başörtüye gelince başörtü yahut diğer adı türban bizim inancımız ve kendi sınırımızdır.Böşörtü gibi bir mevzu da Allah ile kul arasına girmeyi kişisel haklara saldırı olarak görüyorum.Ve diyorum ki illa da Modern kadın olmak için kadını dini,ahlaki ve kültürel değerlerden soyutlamak gerekmez.Hepimiz birer rengiz.Renklerimizde bizim zenginliklerimizdir.Yine bizler bu toplumun ve sosyal hayatın gerçeğiyiz.Bu gerçeği göz ardı etmek çok büyük bir yanlış olur diye düşünüyorum...

sonrasında sözlerine devam eden Dilek Çiftçi,

Başörtü ve yahut modern adı türbanlı bayanları sırf başörtülü diye kadın haklarından mahrum etmek akıl karı değildir.Kadın haklarının ihmal edildiği bir toplumda da Başörtü sorunu elbette ki gündeme gelecektir. Çünkü Başörtü sorunu kadın sorunudur.Kadın sorunuda esasen bir demokrasi sorunudur.

Demokrasinin görevi ise hakları güvence altına alıp bu hakları savunmaktır.

Kadınlara uygulanan bu manevi mağduriyetin ve hak ayrımcılığın önüne geçmek için ise kadın hakları ve pozitif ayrımcılıktan tüm kadınlarımızın faydalanması ve hak eşitliğinin sağlanması gerekir.

Türkiyede bayan olarak bayanlarımızın % de yüzünü temsil ederken,tesettürlü bayan olarakta % 65'ni temsil edeceğimiz bayanlarımızın da siyasi temsilde söz sahibi olması için aday olduk.Amacımız siyasi temsilde ve meclis kürsüsünde kadınlarımızın ve Urfa'mızın sesi olmak.

Başörtü sorunun da Sayın Başbakanımızın samimiyetine tüm kalbimizle inanıyoruz.Yalnız "Başörtü sorununu biz çözüceğiz" diyen ve iktidar koltuğuna talip olan tüm siyasi partilerden de aynı samimiyeti ve hassasiyeti görmek istiyoruz"dedi.